MALAWI

13 Nisan 2022 / MALAWI için yorumlar kapalı

Genel

En büyük hayalimdi Afrika’daki çocuklara uzanabilmek.Hiç bir zaman nerden başlayabileceğimi kestiremediğim bir hayaldi benim için.Her şey Merve’nin ailem adına Malawi’de bir fidan dikmesiyle başladı.Daha fazla ne yapabiliriz sorusu bizi ani bir kararla Malawi’ye götürdü.Uçuş hakkında kısaca bilgilendireyim sizi.İstanbul-Addis Ababa (5.30 saat) 3 saat kadar alanda bekleme sonra Addis Ababa-Malawi (6.15 saat) 2.uçus ta bir durak var uçaktan inmeden 1 saat uçağın içinde bekliyorsunuz ve 1 saat 20 dk daha uçup Malawi’ye varıyorsunuz. Yani evinizden çıkıp Malawi’deki otelinize varmanız yaklaşık 15 saat sürüyor.
Malawi dünyanın en fakir 4.ülkesi.Haliyle 100 yıl geride medeniyetten uzak bir yaşantıları var.Havalimanı bile olsa ciddi iletişim problemleri var.Size hiç bir açıklama yapmadan sadece ‘’bagajlarınız gelmedi,bir kaç güne kadar gelir’’ deyip kestirip atabiliyorlar.Asla itiraz edebileceğiniz birileri yok.
Biz şehir merkezinde Amaryllis Hotel’de kaldık.Ülkeye göre gayet iyi bir hotel.Ama bu denli fakir bir ülkede şaşırtıcı derecede yüksek otel fiyatları.
Şehir merkezinde hayat bir türlü sürüyor.Halk günü kurtarmak için çalışıyor.Günlük pazarlar kuruluyor.Burnunuza çok ağır bir koku geliyor çarşıdan geçerken.Bizim ‘’bu sıcakta nasıl bozulmuyor,bu etleri,kurutulmuş balıkları yerlerse zehirlenirler’’ dediğimiz şeyler onlar için gayet tüketilesi normal gıdalar.Hatta alabilen için çok büyük lüks.Etin kilosu 3.5 dolar.Ülkede en tehlikeli olarak bilinen sıtma hastalığının ilacının 5 dolar olduğunu ve bu ilacı karşılayacak gücün özellikle köylülerde olmadığından hayatlarını kaybettiklerini düşünürseniz et,balık,tavuk alabilmenin ne denli büyük bir lüks olduğunu anlayabilirsiniz.
Asıl amacımız yardım ellerinin uzanamadığı şehir merkezinden çok uzak köylere gitmekti.Çok yoksul bir köye gitmek sadece 2-2.5 saat sürüyor.Yollarda fazlasıyla engebeli olduğu için yorucu.Gideceğimiz ilk köye doğru yola çıktığımızda hepimiz merakla izlemeye başladık.Özellikle kadınlar kafalarında koca yüklerle yol boyu yürüyorlardı.Tarlalarında yetişen domates veya mısırları şehir merkezindeki pazarlarda satabilmek umuduyla köylü yollara düşüyormuş.Köyden şehir merkezine gidip gelmek yaklaşık 20-25 km.Ve bunu yürüyerek hallediyorlar.Ağır işi genellikle kadınlar yüklenmiş.Erkekler için biraz daha tembel oldukları söylendi.Kadınlar fazlasıyla güçlü,bu durum kadına şiddetin önüne geçmiş.Yol boyu karşınıza ayağa kalkmış her yaştan çocuk çıkıyor.Kimisi arkadaşlarıyla,kimisi yalnız.Bazı miniklerde göllerde balık tutmaya çalışıyor.Her yıl bu göllerde balık tutmaya çalışan 10-15 kişi timsah saldırısından hayatını kaybediyormuş.Sizi gören herkesin tepkisi neden geldiğinizi kestiremediğinden aynı.Ürkek ve meraklı.Ülkede beyaz kesim dedikleri kesim Hintliler.Onlar da tam anlamıyla beyaz olmasa da yerel kesime göre beyaz sayılıyorlar.Ve Hintlilerden halk nefret ediyor.1964 yılında İngiliz sömürgesinden kurtulmuş ve bağımsızlıklarını ilan etmiş gibi görünseler de aslında hala İngilizlerin yönetimleri altında olduklarını öğrendik. İngilizler Hintlileri,Hintliler halkı yönetiyormuş.Kaymak kesim dedikleri zenginler Hintlilerden oluşuyor. Malesef kölelik sistemini devam ettirdikleri için Hintliler asla sevilmiyor.Her Hintlinin evinde en az 5-6 köle çalıştırılıyor.Çamaşır,bulaşık makinesi ya da ütü alabilecekleri durumları olduğu halde almıyorlar.Bu işler için ayrı köleler tutuluyor.Bir kölenin ortalama aylık kazancı 30 dolar.
Şehir merkezinde hastane bile sayılmayacak yapıda bir hastane var.Çok acil durumlar olamadan hastaneye gidilmiyor.Çünkü devlet karşılaması ya da sigorta yok.Eğer Hintlilerden biri hastalanırsa özel uçağıyla Güney Afrika’daki hastanelere gidiyorlarmış.
Köylere doğru giderken çocukların yanlarından geçerken hep durduk..Çocuklarda önce bir korku oluşuyor bunu derinden hissedebiliyorsunuz.Gözünüzün içine bakıyorlar,sonra bir tebessümle her şey değişiyor.Korku yerini kocaman bir gülüşe bırakıyor.Eğer onlara dokunursanız kendilerini çok özel hissediyorlar.Bir sevinç koşturması oluşuyor.Herkes en yakınındakine koşup ‘’beni sevdi’’ diyor.
Herkes fazlasıyla temiz..Kalpleri hiç kirlenmemiş diyebilirim.Hiç biri tehlike arz etmiyor.Yol üzeri çocuklara şekerler dağıttık.Büyükler (10 yaş üzeri) önce küçüklere vermemizi istediler.Bir tane şekeri olan ikinciyi uzattığımızda almadı.Elindekini gösterip bende var demek istedi.Paylaşmak tek bildikleri şey diyebilirim.Bu denli yoksullukta paylaşmayı öğretmiş hayat onlara.
İlk köyümüze vardığımızda muazzam bir sevinçle karşılandık.Köylü su kuyusu açtıracağımızdan haberdardı.Danslar ve şarkılar eşliğinde köye giriş yaptık.Köylü her ne kadar sevinçli olsa da bizi çok büyük bir burukluk aldı.Kızlarla birbirimizden gözlerimizi kaçırmaya çalıştık.Ağlamak istemiyorduk..Bir damla su için olmamalıydı bu denli sevinç.Köylerine su getirebilmek için 5-10 km yürüyor olmamalıydılar.Hayatımda uunutamayacağım günlerin en başına aldım o günü.Temiz suları yok diye yıkanmayı bile bilememişlerdi.Çocukların yüzlerine sürekli sinekler konuyordu.Elektrikleri zaten yoktu ama su candı..Çok önemliydi.Kabile reisi bizi çok büyük bir onurla karşıladı.Hepsi çok kibar,çok iyilerdi.Sarıldık,öpüştük,danslar ettik..ve o an..Su geldi…önce çamurlu…sonra temiz..içebilirleridi..temiz suları vardı artık..Hem de ömür boyu akacaktı.Çocuklar deniz görmüşcesine suya atladılar,herkes birbirini ıslatırken bizim yaşadığımız duygu anlatılmazdı..Belki de ilk defa bu kadar içtendi gözyaşlarımız..Bu denli tutulamaz..Bu denli gerçek..Yüzümüz gülüyordu..Kalplerimiz ise bize aslında onların susuz oldukları halde kirli olanlar değil de ,bizim bu denli varlık içinde asıl kirliler olduğumuzu fısıldıyordu.
Köyden ayrılırken arkanızdan koşan çocukları bırakmak hiç kolay olmuyor.Belki elinizi bir kere daha tutabilmek umuduyla koşuyorlar..Uzaklaştığınızda tökezliyorlar ve bunu da kabulleniyorlar..Ve o an arabada büyük bir sessizlik..Kimsenin konuşmaya yüzü yok..

Gelelim su kuyusu açtırmak isteyenlere..Ülkede bu işi yapan kurumlar ve dernekler var..Biz bu konuda biraz dikkatli davranmak istedik.Merve Ziraat Mühendisi olduğundan ülkede halka tarım ve hayvancılığı öğretmek adına Malawi’de 25 gün kalmıştı.Çok şeyi de öğrenmişti.Bize Merve’nin bir arkadaşı yardımcı oldu ve bağımsız olarak şahsi açtırdık su kuyularımızı.Benim size tavsiyem böyle bir niyetiniz varsa iyice araştırmanız ve mümkünse siz ya da size yakın birinin bizzat su kuyusu açılacak köye gitmesidir.Yardım konularında çok şey duyduk.Paranın bu denli kıymetli olduğu bir ülkede insanların yardım ellerini kötüye kullananlar da varmış.Bu sebeple kimseye kefil olmamız doğru olmayabilir.Bir suyu kuyusu açtırmanın bedeli 2900 dolar.

Kaldığımız 7 gün boyunca gidebildiğimiz kadar çok köye gitmeye çalıştık.İnstagram takipçilerimizin yolladığı eşyaları dağıtmak,onları özenle giydirmek bizim için paha biçilmez bir mutluluktu.Malawi öyle bir yer ki onlara ne verseniz hepsi ayrı bir mutluluk.Çünkü hiçbir şey bilmiyorlar.100 lerce yıl geride kalmış,unutulmuşlar gibi… Tek amaçları o gün de hayatta kalmak.
Bir insanın günlük ihtiyacına dair ne varsa onlarda yok.Tek öğün beslenme şekli mevcut.Ülkede en çok yetişen ürün mısır olduğundan mısırı kaynatıp lapa haline getiriyorlar.Mısır lapası doyurucu olmasından ziyade karında bir şişlik oluşturduğundan yemek ihtiyaçlarını bu şekilde bastırıyorlar.Çocukların karınlarının şiş olmasının tek sebebi bu değil tabii..Proteinsizlik..çok acı ama maalesef yine gerçek..Akşam yemeği niyetine de ülke de bir başka en çok yetişen şey olan şeker kamışı yeniliyor..Parçalara bölünüyor ve herkes elindekini kemiriyor.Posalı ve yutulması zor olsa da alışmışlar.Böylelikle yemek yeme defteri gün için başarıyla kapatılmış oluyor.
Biz Merve sayesinde köylerde sebze ve meyve fidanları ektik.Uzun yıllar daha sağlıklı beslenebilmeleri adına bir yatırım yapmak istedik.

Çoğu çocuk hasta..Tedavi söz konusu bile değil.
Çocuklar kıyafetlerin içinde büyümüş adeta.Değiştirirken zorlandığımız anlar oldu.Üzerlerine yapışmıştı.

Bu kadar yokluğa rağmen neden bu üreme dediniz..Cahillik..Yine bilmiyorlar..Birden çok eşlilik mevcut.Herkesin bir eşi var görüntüde ama birden fazla kişiyle hem erkekler hem kadınlar için geçerli birliktelik söz konusu.
Eğitim ilkokuldan sonra bitiyor.İlkokul sonrası devam etmek isteyen 25 dolar ödemek zorunda.5 dolarlık sıtma ilacını alamadığı için hayatları sona eren insanların 25 dolar verip eğitim alabilmesi imkansız.Zaten eğitim verilen yerler iki duvar..Ne kağıt var ne kalem.Öğrendiklerini yerlere kazımaya çalışan çocukların olduğu tuğladan örülmüş iki duvar arasına okul deniyor.

Yaşadıklarımı,gördüklerimi unutamam.Ve biliyorum ki onlar da bizi hiç unutmayacaklar.Bizler onlara üzülürken onlar tüm dünyaya inat mutlu olmayı öğrenmişler.Ve eminim ki hala umutları var.Tüm sevinçlerimi bir araya toplasam oradaki çocukların bir damla suya gösterdiği sevinç etmez.

Evet bilmiyorsun..görmemişsin..göstermemişler..vermemişler
Terketmişler..varlığınızı kabul etmemişler…yatağın,yastığın.. giyecek kıyafetin,oynayacak oyuncağın,yazacak kalemin yok..geceleri korktuğunda yakacak ışığın da yok..yaşamak için hastalanma lüksün de yok..üzerinde ağır bir kir,sırtında kardeşlik yükün var..

Bu suç değil çocuk..suçsa da senin hiç değil
Sen gel bize mutlu olmayı öğret de
Tüm dünya utansın..

Afrika’da bir anne çocuğuna ‘’tabağını bitir’’ diye bağırana kadar tüm tabakları kırmak istiyorum!